DİYARBAKIR İL MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

EĞİTİMCİ YAZAR EYÜPHAN KAYA ‘NIN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜMÜZ HASAN ASLAN İLE ROPÖRTAJI

Eğitimci Yazarlardan Eyüphan Kaya bu hafta İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Hasan Aslan ile röportaj yaptı. Açık yüreklilikle soruları cevaplandıran Aslan: ”Diyarbakır gençleri okumaya önem verirse, dünyada bile söz sahibi olur diye düşünüyorum” dedi
EĞİTİMCİ YAZAR EYÜPHAN KAYA ‘NIN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜMÜZ HASAN ASLAN İLE ROPÖRTAJI

05-02-2018













BEŞ SINIFIN ÖĞRENCİSİ TEK ÖĞRETMENDEN DERS ALIYORDUK

Kaya: Müdür Bey kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Aslan: Öncelikle şunu ifade edeyim ki sizin gibi bir eğitim duayenine röportaj vermek hem zor, bir o kadar da keyifli. Bana bu fırsatı verdiğiniz için sahsınızda Güneydoğu Güncel gazetesine teşekkür ederim. Kamuoyunun bildiği gibi ismim Hasan Aslan, 1967 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinin 25 hanelik bir köyünde dünyaya geldim. İlkokulu köyümde birleştirilmiş sınıfta okudum. Öğretmenimin beni fark etmesi ve anne babamı ikna etmesiyle ortaokulu Gönen’de; İmam Hatip Lisesini Bandırma´da okudum. 1986 yılında Bandırma İmam Hatip Lisesinden mezun oldum. 1993 yılında İzmir Dokuz Eylül İlahiyat Fakültesinden mezun oldum. 1995 yılında öğretmenliğe başladım. Hizmet olarak 23. yılımdayım çalışmamın çoğu idarecilikle geçti.

Öğretmenlerimizin %99’u öğretmenliği bir idealist olarak seçtiğine inanıyorum. Kulp’un, Lice’nin en ücra köyüne maaş için gitmediklerine inanıyorum.

Ben de bu hevesle öğretmen oldum mesleğimin hakkını vererek icra etmeye çalışıyorum.

DEĞERLER EĞİTİMİ ORİJİNAL İFADESİYLE “ADAB-I MUAŞERET” BENİM VAZ GEÇİLMEZ PROJEMDİR.

Kaya: Diyarbakır’a gelmeden önce burada uygulamayı düşündüğünüz projeler nelerdi? Uygulayabiliyor musunuz?

Aslan: Proje denilince dış ülkelerden esinlenen modeller akla geliyor, oralara da gittik, eğitim öğretimini inceledik, yer yer ondan da faydalandığımız oluyor, ama ben özellikle “değerler eğitimi”  üzerinde daha çok duruyorum.

Değerler eğitimi denilince birileri konuyu hemen dini eğitime çekiyor. Hâlbuki değerler eğitimi eski adıyla “adab-ı muaşeret” akla gelmeli. Yani büyüğe saygı, küçüğe sevgi, şefkat, merhamet, dürüstlük, cömertlik, komşuluk hakkı vs.

Bir de kızlarımızı eğitime kazandırmak benim için çok önemli. İki yıllık bu sürede kızlarını okutmayan 600 kadar ev ziyaretinde bulunduk ve 500 kadar kızımızı eğitime kazandırdık.

Bir kızımız fen lisesini kazanacak kadar puan almıştı aile okutmak istemiyordu bizzat evlerini ziyaret ettim sağ olsunlar aile bizi kırmadı ve fen lisesine kaydettik. Okullaşma oranlarında Türkiye ortalamasının altındaydık, bu çalışmalarla ortalamanın üstüne çıktık.

İl Valimiz bu konuyu çok önemsiyor, gelir gelmez beni çağırdı ve dedi ki benim birincil hedefim eğitimdir. Eğitilmiş bir toplumun diğer sorunları kendiliğinden azalır dedi. Bu başarımızda özellikle Valimizin katkısı paha biçilmezdir.

İDARECİ ATAMALARINDA KOMİSYONUN TAKDİR PUANI ÜZERİNDE SOYUT DEĞERLENDİRME YAPANLAR VAR BENCE

Kaya: Sayın müdürüm idareci atamalarında kamuoyunda bir endişe var, bu değerlendirme komisyonlarında bir sıkıntı var mı? Bu konuda kamuoyunu bilgilendirirseniz sevinirim.

Aslan: İdareci seçmek için mevzuat gereği komisyonlar kuruyoruz. 6 tane komisyonumuz var. Mülakata çağrılan her kişiye mahsus soru zarfı var. Zarfından çıkan soruların cevabı yazılı olarak cevap verir.

Ayrıca komisyonun mülakata giren kişinin kalkıp oturmasına, konuşmasına, iletişim ve ikna kabiliyetine bakarak verdiği bir takdir puan var, o takdir puanını ölçemeyiz adı üzerinde takdir hakkı. Denetlediğim kadarıyla orada pek bir sıkıntı olduğuna inanmıyorum. Kanaatimce bu tür şikâyetler asılsız iddialardır.

OKULUN REHBER ÖĞRETMENİ TÜM ÖĞRENCİLERE GÜVEN VERMELİ, SINIF REHBER ÖĞRETMENİ ÖĞRENCİLERİNİ DAHA YAKINDAN TANIMALIDIR.

Kaya: Orta öğretimde “sınıf rehber öğretmenliği” sanki pasif yapılıyor, bu konuda ne dersiniz?

Aslan: Malum ondan sınıf rehber öğretmenlerimizden önce rehber öğretmenlerimiz var. Bu öğretmenlerimiz öğrencilerimize güven vermeleri lazım, bence bunu da yapıyorlar.

Sınıf rehber öğretmenliğimize gelince neticede her öğretmen 30-40 öğrenciye rehberlik yapıyorlar. Bence bunlara ciddi bir ilgi göstererek öğrencilerini daha iyi tanımalı ve aileleriyle işbirliğine giderek, varsa sorunlarını hal etme yoluna gidecek, sorun yoksa da  başarısının arttırılması için çalışma ve çaba harcayacak, tabi bu şekilde çalışan öğretmenlerimiz de vardır.

ÖĞRETMENLERİMİZ, HEM MESLEKİ, HEM BRANŞ AÇISINDAN DAİMA BİR ŞEYLER ÖĞRENME ARAYIŞINDA OLMALARI LAZIM.

Kaya: Zümre öğretmen çalışmalarını canlandırmak için ne yapmamız lazım?

Aslan: Zümre öğretmenler toplantısı bakanlığın önemsediği bir toplantıdır. Ama bu toplantıyı aralarında en kıdemli öğretmene yükleyip diğer öğretmenler tarafından imzalanıp hazırlanırsa bir değeri olmaz. Zümre öğretmenler toplantısına malum yarım gün veriyoruz, yani en azında dört saat olmalı, ve dersle ilgili sorun, sıkıntılar neyse dile gelmeli zümre aralarında hal edebileceklerini çözmeli zümreyi aşan konuları da zümrede belirtmelidir.

Bazen okulları dolaşırken öğretmenlerimizin şikayetleri oluyor, ben diyorum ki hocam bunu zümrede dile getirdiniz mi? hayır diyor, o zaman bu bir eksiklik, eğer bu taleplerinizi zümrede dile getirseydiniz bakanlık bu sıkıntının giderilmesi için bir çalışma yapardı, neticede o komisyonlarda tecrübeli öğretmenler de yar alıyor.

ÖĞRENCİLERİMİZİN SORUNLARINI TANIYIP, ÇÖZÜMÜ İÇİN TOP YEKÜN SEFERBER OLMAMIZ LAZIM, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA İŞİN KOLAYINA KAÇMAKTIR.

Kaya: Muhterem müdürüm bazı sınıflarda okul disiplinine uymayan öğrenciler var, sene başında bunlarla bir ay boyunca yeterli  ilgi gösterdikten sonra ikna edip açık öğretime yönlendirirsek eğitim öğretim açısından daha faydalı olmaz mı? O tür öğrencilere de bir iyilik yapılmaz mı?

Aslan: O tür öğrencileri örgün eğtimin dışına çıkarırsak sokağa teslim etmiş oluruz, sokakta o çocuğu bekleyen nice nice belalar var, bence o tür öğrencileri rehberliğin odağına alıp, onları tanımak, sorunlarını çözmek ve onların hayat ile barışık hale getirebilmek önemlidir. Bizim kolay olanını tercih etme gibi bir lüksümüz yok. Eğer aylar geçtiği halde o çocuk hala eğitim öğretime adapte olmamışsa o okulda eğitim öğretimin bir paydaşında sıkıntı var demektir. Öğretmen, veli, idareci, rehber öğretmen muhakkak birinde bir aksama vardır diye düşünüyorum.

Bir anekdot paylaşmak istiyorum: Öğretmenliğimin ilk yıllarında son sınıf öğrencilerin dersine girdim, bir din kültürü ve ahlak bilgisi hocası olarak iyi insan olmanın faziletinden bahsettim.

Arkada cüsseli bir talebem  “hoca bırak bu ayakları, ben adam olmak istemiyorum, güzel insan olmak istemiyorum, git o dersini başkasına anlat” ben adını sordum, yanıma çağırdım, elimi omzuna koydum, hafif saçını okşadım ve dedim ki “evladım sen zaten adamsın niye adam olmayacağım diye tepki veriyorsun ki” Dedim baktım talebem bana yaslandı ve anlaştık, ders bitince koşar adımlarla yanıma geldi ve dedi ki;  “Ben 18 yaşına geldim, babasız büyüdüm, yeminle söylüyorum şimdiye kadar kimse bana böyle bir ilgi göstermemiş,  bundan sonra dersimi pür dikkat dinleyeceğim” dedi. Ondan sonra her geçen gün terbiyesini daha da korudu diyebilirim.

Öğrencilerimize ilgi göstermemiz lazım, sorun çıkaran öğrencilerimizin muhakkak saklı bir sorunu var, o sorunu keşfedip çözmek lazımdır diye düşünüyorum.

Zaman zaman çocuklar disiplinle örgün eğitim ortamından uzaklaştırılmak isteniyor, aslına baksanız disiplin cezası da ona elveriyor ama  ben mümkün olduğu kadar öğrenciyi okulda tutmak istiyorum. Çünkü o çocuğun o hale gelmesine bizim de ihmalimiz var diye düşünüyorum.

Kaya: Eskiden sık sık hizmet içi eğitimlerimiz oluyordu şimdi yine var mı? Varsa hangi alanda oluyor?

Aslan: Hizmet içi eğitimi genelde Ankara yapıyor. Ama yerelde de bu tür eğitimlere katılmak lazım. Mesela okul öncesi ile ilgili bir konferans oluyor katılınca yeni yeni şeyler öğreniyoruz. Bir öğretmenin anlattığı seminerden bir çok şey öğrendiğimi hatırlıyorum. “Ben biliyorum” yaklaşımı çok tehlikeli ve eğitimciyi köreltiyor bence.

VELİ, ÖĞRENCİ, ÖĞRETMEN VE İDARECİLERİMİZİN DYK KURSLARINI DAHA ÇOK ÖNEMNSEMESİ LAZIM, İYİ BİR FIRSATTIR.

Kaya: Malum kısa adı DYK olan Destekleme ve Yetiştirme Kurslarımız var, Bunları daha disiplinli, daha verimli hale getirmek için ne yapılabilir? Mesela il bazında sınav açık yeteri kadar Kurs öğretmenleri seçme gibi bir imkânımız olsa kurslar daha verimli olmaz mı?

Aslan: Malum bütün öğretmenlerimiz lisans mezunudur, oklu müdürü de onu kurs için uygun görmüşse kursta faydalı olabileceğine inanıyorum. Devlet velilerimize büyük bir imkân verdi. Eskiden herkes çocuklarını dershaneye  gönderemiyordu, buyursunlar gelsinler sınavlarına hazırlansınlar, üstelik ücretsiz, para falan da istemiyoruz.

Ayrıca hafta sonu ücreti öğretmenlerimiz için normal ücretin iki katı. İnşallah her geçen gün öğrenci, veli, öğretmen ve idarecilerimiz bu kursun önemini daha iyi kavrarlar, gerçekten önemli bir fırsattır. İnanıyorum ki bu kurslar öğrencilerimizin başarısına ciddi bir katkı verir.

Sizin dediğiniz il bazında sınav açıp her yıl kurs öğretmenlerini belirlemek ise o bakanlığın işidir, şimdilik öyle bir uygulama yok.

OKUL, MÜDÜRÜ KADAR OKULDUR

Kaya: Malum klasik bir ifade var “okul, müdürü kadar okuldur” diye bir ifade var, bunu biraz açar mısınız?

Aslan: İl bazında bizim 1930 tane okul-kurumuz var, ben ne kadar hızlı çalışsam da bunları tamamına uğramam mümkün değildir. Ama okul müdürü daima okulunun başında eğer müdürün bir misyon ve vizyonu varsa ve bunu bir stratejik plana dökmüş ve o plana göre eylem planı işliyorsa elbette ki her geçen gün okul değişip gelişecek ve oradan daha başarılı insanlar yetişecektir.

Eğer okul müdürünün böyle bir derdi yoksa müdür yardımcısı gayret etse de müdüre takılacak, öğretmenden gelen bir proje yine müdüre takılacak, zaten öğretmene moral motivasyon veren yine okulun lideri durumunda olan müdürdür.

Okul müdürü her öğretmeni dinleyecek, kapısı daima öğretmene açık olmalıdır. Okul müdürü bahçede, öğretmenler odasında, koridorda, hatta kendi odasındayken bile okula daima güven vermelidir.

Bazen bir ilçenin en ücra bir okulundan bile öğretmenim beni arıyor, ya da mesaj atıyor ihtiyacını bildiriyor ve onun talebini dikkate alıyoruz, yerine getirmeye çalışıyoruz, idareciliği bu kadar ulaşılabilir duruma getirdik.

Bazen herhangi bir okulumuzdan yanlış bir davranış sadır olunca da medya çok acımasızca hatta abarta abarta yansıması bizi üzüyor.

Elbette ki ne öğretmenin öğrenciye ne de öğrencinin öğretmene şiddet uygulamasını hoş göremeyiz, ama kazara bir durum oluşursa da sosyal medyaya düşürmenin doğru olmadığı kanaatindeyim.

Bazen kendi çocuklarımızla uğraşırken bile boğuluyoruz. Öğretmenlerimizin bazen öğrencilerimizi uyarmasını hoş görmek lazım, öğrencinin korku ile sevgi arasında öğretmenine saygı duymasını da bilmesi lazım.

Okul müdürün üstü eğitimin idare kademeleri okullar sayesinde bu  koltuklarda oturuyor, maaşımızı alıyoruz o zaman biz de daima okula katkı vermek için mesaimizi değerlendirmeliyiz diye düşünüyoruz.

OKULA YAPILAN BAĞIŞLAR GÖNÜLLÜLÜK ESASINA DAYANIR, EĞİTİM ÜCRETSİZDİR, HERKESTEN ZORUNLU BAĞIŞ ALMAYA HAKKIMIZ YOKTUR.

Kaya: Okullarımızın etkinlik, sosyal faaliyet vb. konularda paraya da ihtiyacı oluyor ve okul aile birliğinin bu tür çalışmalara destek vermesi yasaldır, buradan bir sıkıntının oluşmaması için nasıl bir dil kullanmak lazım?

Aslan: Bu konuda okul idaresinin tutumu, tavrı çok önem arz ediyor. Eğer okul müdürü kabiliyetli biri ise herkesten para isteme yerine, maddi imkânları daha iyi olan velilerden katkı isteyebilmeli. Bunu da okul aile birliği aracılığıyla yapmasında fayda var diye düşünüyorum.

Ben bir okulun müdürlüğüne atandım, baktım ki kalorifer sisteminde bir sıkıntı var, okulun çatısı damlıyor, bir ustayı çağırdım sorunu nedir?  ne kadara yapılabilir diye bir tespit yaptım.

Durumu velilerime izah ettim, birçok veli katkı verdi ve sorunumuzu çözdük, inanır mısınız benim isteme tarzımdan etkilenen kimi yaşlı velimiz kefen parasını dahi yastık altında çıkarıp verdiler. Kısa zamanda okul koleje dönüştü üstelik bir beldenin okuluydu.

Bizim insanımız hayır severdir, yani biri bana Hasan bey okulumuzun şu sorunu var derse, ben imkanım ölçüsünde seve seve ona yardımcı olmaz mıyım, hele ki o okulda öğrencim varsa, demek mesele daha çok kullanılan dilde, iletişim yönteminde.

Ama bir idareci dese ki her veli 50 ya da 100 lira vermek zorundadır, işte burada sıkıntı çıkar. Evine ekmek götürmekte zorlanan velilerimiz var, öyle ki bizim bunları tespit edip mümkünse okul aile birliğinin katkılarıyla kendilerine destek vermemiz lazım değil mi?

Tabi devletimiz okullara katkı veriyor ama bazen ödenek dışı kalemlerde bir harcama lazım, bunu da okul aile birliğinin katlılarıyla yapmak gerekir.

SAYIN VALİMİZİN KATKILARIYLA OKUL ÖNCESİNDE MÜTHİŞ BİR BAŞARI ELDE ETTİK.

Kaya: Okul öncesi eğitimde ne durumundayız, bu konuda kamuoyunu bilgilendirir misiniz?

Aslan: Okul öncesi başarımızda aslan payı valimizindir. Göreve başlar başlamaz, benden bilgi istedi 30 Haziran itibariyle 3-4 yaş grubu öğrencilerimizde %26, 5 yaş grubunda %48-50 Aralığındaydık. Türkiye ortalaması %35, 5 yaş grubunda ise %60, sayın Valimiz ben bunu kabul edemem dedi ve hemen bir çalışma başlattı.

Kaymakamlarımızla toplantılar yaptılar ve kısa zamanda müthiş bir başarı elde ettik. Biz de milli eğitim olarak bu çalışmadan moral ve motivasyon aldık, kendimizi toparladık, sahada iyi bir çalışma yaptık ve 3-4 yaş grubunda %26’lardan %43’e çıktık, 5 yaş grubunda ise %95’lere çıktık. Bu konuda kayda değer bir başarı gösterdik ve Türkiye ortalamasının üstüne çıktık.

Şimdi ikinci bir hedefimiz, Diyarbakır eğitim öğretimini masaya yatıracak bir çalıştay yapmak. Dicle Üniversitesiyle iş birliği içinde eğitim öğretimimizin mevcut durumu ve geleceğe dönük; kısa, orta ve uzun vadede uygulayabileceğimiz eylem planı. Tabi bu çalışmanın içinde tecrübeli öğretmenlerimiz de Bakanlığımızın yetkilileri de olacak.

DİYARBAKIR GENÇLERİ KALEM, DEFTER VE KİTABIN ÖNEMİNİ FARK ETTİKÇE DÜNYANIN HER YERİNDE RAHAT YAŞAYABİLİRLER.

Kaya: Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Aslan: Benim bir sloganım var, öğretmenlerimize şunu diyorum, “Sevginizi veremediğiniz öğrenciye asla bilginizi veremezsiniz.” Bu milletin çocukları bize emanet, kendi çocuklarımıza ne vermek istiyorsak, nasıl yetişmesini istiyorsak öğrencilerimizi de o şekilde eğitmeliyiz.

Diyarbakır sözde değil, özde kadim bir vilayettir. 81 ilin hiç birinde bu kadar zengin rol model şahsiyetler yoktur. Ahmed arif, Ali Emiri, Sezai Karakoç, Ziya Gökalp, Cahit Sıtkı Tarancı, Şair Sırrı Hanım,  var da var.

 

Diyarbakır öğrencisi kalem, defter ve kitabın önemini fark ettikçe dünyanın her yerinde rahat yaşayabilecek kapasitededirler diye düşünüyorum.

Fırat Mahallesi 597. Sokak No 4 Kayapınar / DİYARBAKIR - 0412 322 2100 / 0412 322 2200 / Sanal Santral 84122100 / 84122200

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.